Bir anda kendimi güneşin kendini ara ara gösterdiği güzel bir sonbahar gününde Çengelköy'de bir çay bahçesinde oturan, on dokuz yaşında, gözlerini kapatmış, derin derin havayı soluyan,kırmızı hırkalı bir kız olarak buldum.
Durun durun.
En baştan başlayayım.
Bundan tam iki sene önce havanın 'çık,gez,dolaş' dediği bir sonbahar gününde çok söz dinleyen biri olarak attım kendimi dışarı.
Çengelköy'e gittim.
Çengelköy güzeldir.
Zerzevatıyla ünlüdür.
Yaşanılır, nefes alınır, çay içilir, koyu sohbetler edilir Çengelköy'de.
İki hafta öncesine kadar bana o güne dair ne hatırladığımı sorsanız size yalnızca karşı sandalyemde hiç umursamaz tavrıyla etrafı süzen güvercinden bahsederdim.
Aslında hatırladığım tek şeyin güvercin olmadığını Mecidiyeköy'de bir hışımla yanımdan geçip giden yüksek topuklu ayakkabıları olan kadın sayesinde anladım.
Şimdi size bir sır vereceğim.
Bahsettiğim bu kadın varlığını hayal gücümüze borçlu olduğumuzu sandığım bir şeye sahipti.
Zaman kavramını yok eden bir şeye.
Dünü bugünü ve yarını tek bir günde birleştirebilen bir şeye.
Zaman makinesi.
Bir insanda olma fikri inanılmaz geliyor değil mi ?
Sonradan fark ettim meğer o zaman makinesinden bende de var.
Etrafıma bakınca anladım ki aslında herkeste var.
O an insanları ikiye ayırdım kendi içimde.
Kullanmayı bilenler ve bilmeyenler.
Sonra düşündüm varlığını fark edenler ve fark edemeyenler olarak ayırmak daha doğru.
Bazı şeylerin varlığını fark edince insan sahip olup olmadığını sorgulamaya başlıyor.
Bir şeyi kaybedince değerini anlamak gibi.
O yüzünü bile görmediğim kadının zaman makinesi, beni oradan alıp Çengelköy'deki çay bahçesine bırakan 'kokusuydu' tıpkı iki sene önce sahilde yan masama gelip oturan yüzünü bile görmediğim kadınınki gibi.

Zaman dediğimiz kavram hafızamızın en büyük düşmanı.
İnsana çevresindekilerin kıyafetlerini,ayakkabılarını,saçını başını unutturabiliyor.
Hatta yeri geliyor hissettirdiklerini bile...
Geriye kalan ve hiç unutulmayan ise kokular oluyor.
Tuhaf.
İstese de unutamıyor insan.
Koku hafızası kendini geliştirmeyi en çok başarabilenmiş meğer.
Yıllar sonra bile birilerinin aklına gelebilmek için yapmam gereken portakallar içinde yüzüp kendimi sokağa atmakmış meğer.
Herhangi bir konuda akla ilk gelen kişi olamama sorunsalı hepimizde zaman zaman baş göstermiyor mu?
Öyle zamanlar için size İpekçe bir tavsiyede bulunayım.
Kıyafetlerinizi bol yumuşatıcıda yıkayın.
Çünkü insanın hayatındaki doğru insanlar çoğunlukla yanlış zamanlarda karşısına çıkıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder