Özellikle deyim ve atasözlerine aşığımdır.
Hele 'dile kolay' nasıl anlatacağımı bilemediklerimin en güzel özetidir.
Dayanmak.
Aşık olmak.
Özlemek.
Mutlu olmak.Söylerken iki kelime.
Dile kolay.

Okuduğunuz bir kitaptaki ya da izlediğiniz, o en sevdiğiniz sahnedeki esas kız olma fikri hepinizin ayaklarını zaman zaman yerden kesmiyor mu?
Aşkı için önüne hayatta kalmak ve ölmek gibi iki seçenek çıkmış ve ölümü göze almış birini içselleştirirken gerçekte 'yaşam standardı' adı altında içten içe ölümü göze aldığımız aşktan vazgeçiyoruz.
Mutlu olamamak diye bir şey yok.Cesur olamamak diye bir şey var.
Ayrı dünyalar diye bir şey yok.Dünyaları iç içe geçmiş iki insan var.
Hayatın içinden başka bir hayat yaratıp her ikisini de devam ettirme görevini üstlenen canlılar, koruma içgüdüsünün yarattığı korkaklıkla yaşamak zorunda kalırlar.
Bu onların doğasında vardır.
Bu yüzden aslında kadınlar erkeklere oranla daha korumacı, daha korkaktırlar.
Kadın seçimlerini yapmadan önce dönüp arkasına bakarken erkek yoluna, bakmaksızın, devam eder.
Kadının 'bir adım geride' olduğunun sanılmasının sebebidir bu.
O yüzden çok ağlarız biz.
İçimize attığımız, bir cesaretle yapmak isteyip yapamadığımız her şey için.
Vazgeçtiklerimiz için.
Geride bırakamadıklarımız için.
Bir adım öteye gidemediğimiz için.
Bağımsızlığı tadamadığımız için.
Yılmaz Aslantürk'ün çok sevdiğim bir çıkarımı var sizinle de paylaşayım.
"Bir duyguyu romanlardan okumak, filmlerden izlemek,şarkılardan dinlemek birebir yaşamaktan daha tatmin edicidir.Çünkü hatasızdır.Kötü sürprizler,çirkin detaylar yoktur.Üzerinde uzun uzun düşünülmüştür.Belki de bu yüzden kadınlar roman okumaya ve sanata meraklıdırlar."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder