18 Aralık 2014 Perşembe

Morrissey

Nasıl güzel bir gece geçirdim.
Kendimden geçtim.
Nasıl yorgunum.
Göz kapaklarım kapandı kapanacak.
Ama bunu yazmadan yatsaydım unuttuğum her ayrıntısı için kendimi suçlar dururdum.
Morrissey.
Bilir misiniz arkadaşı?
Arkadaş diyorum çünkü kendisi öyle hitap edilmesinden hoşlanıyor.
Saç baş dağınık,düşük omuzlar, bol bir pantolon, olabildiğince iddiasız kahverengi- yakası turuncu bir tshirt.
Gözlerini kapat sadece sesimi duy ve beni gör diyen bir adam.
İstanbul'u şarkılarına konu etmiş bir adam.
Bir insanın sadece sesine aşık olunabileceğini bana öğretmiş olan bir adam bu.
Yaşına başına aldırmadan karşımızda iki saat boyunca mikrofonla dans etti adeta.
Tam bir İngiltere aşığı.
Bizim o çok kullanıp içini dolduramadığımız milliyetçi kavramının ete kemiğe bürünmüş hali kendisi.
Kim olduğuna bakmadan sabırla sahneye atlayıp kendine yapışan genç deli kanlı kızların kendinden kendiliklerinden ayrılmasını bekledi.
Atalarımızın koalaya dayandığına dair çok ciddi şüphelerim var artık.
Hatta inanır mısınız sahneye ellerinden tutup bizzat kendisi çıkardı.
El uzatan kimseyi geri çevirmedi.
Ben bir el mesafesinde değildim ne yazık ki ama olsaydım çıkmak ister miydim?
Sanmıyorum.
Bazı şeyleri uzaktan sevmenin en güzel olduğuna olan inancım bunu Morrissey'e yapamazdı.
Orkestrasıyla arasındaki bağa hayran kaldım.
Bir daha sevdim.
Hepsi tek örnek giyinmiş, yalnızca o farklıydı.
Aynı bir futbol takımını andırıyorlardı karşıdan baktığında.
Farkındalar herhalde ki konser sonunda imzalı top attılar rastgele birine.
Ama şu kadarını söyleyeyim,kendini asla takım kaptanı gibi hissetmiyor diğerlerinin yanında.
Olsa olsa kaleci.
O da belki.
Konser boyunca arkadan videolar döndü durdu.
Sıra 'meat is murder' şarkısına gelince arkadan dönen video tıklım tıklım dolu olan tribünü bir anda dehşete düşürdü.
Gözlerimiz doldu.
'Daha fazla bakamayacağım' cümlesi ve türevleri yükseldi salonda.
Bir yandan içim acırken Morrissey gözümde daha çok daha da çok büyüyordu.
Çünkü oynattığı video hayvanlara yapılan işkencelere dikkat çekmek içindi.
Dünya turnesine çıkmış bir adamın gittiği her yerde bunu yaptığını düşünün.
'First of the gang to die ' ve 'let me kiss you' şarkılarını söylemedi.
Canı sağ olsun.
İstanbul'dan bir Morrissey geçti.
Tadı damağımızda, sesi kulağımızda kaldı.

Keyifli seyirler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder