15 Aralık 2014 Pazartesi

Son çıkış

Küçüklüğümden beri sahnelere aşığımdır ben.
Ama öyle her sahneye değil.
Tiyatro sahnesine.
Her çıktığımda tüylerim diken diken olur.
Kanatlanırım.
Uçarım.
Bakmayın şimdi hukuk okuyorum.          
Aslında 'ileride kendini nerede görüyorsun?' diye sorsanız, tek cevabım olur.
Bir oyun bitişinde sahne arkadaşlarımla el ele tutuşmuş selam verirken mutluluktan ağlıyorum.
En önde annemle babam, onlar da ağlıyor.
Hemen akabinde beliren fotoğraf ise birbirimizi alkışlıyor oluşumuz.
Bunu sadece hayal etmenin bile beni ne denli heyecanlandırdığını size anlatamam.
En fazla anlatmaya çalışabilirim.
Hayatın dönüm noktasına inanır mısınız?
Ben inanırım.
Hayata ilişik olmayı bırakıp hayatla ilişki kurduğunuz andır dönüm noktanız.
Yani hayatın kenarına iliştirilmiş hissinden kurtulduğunuz an.
Reenkarnasyona inanmıyorum.
Bir tur daha döneyim diyebileceğim fazladan bir jetonum yok.
Öyleyse dilediğimi dilediğim gibi yaşayabileceğim bir başka şansım
olmayacak.
Sizin de öyle.
Şimdi düşünün hayatın sizi savurduğu bahanesine sığınıp nelerden vazgeçtiniz bu zamana kadar?
Hayat bahanelerle çok daha kolay.
İnsanın yapmadığı şeyler için 'çünkü' ile başlayan ya da 'dolayı' ile biten cümleleri olmasının rahatlığını iyi bilirim.
Aslında bahaneleri sebepleştiren de biz değil miyiz? Tıpkı 'elalem' kelimesini hayatımızın odağına yerleştirip, önemli bir kişi haline getirenin biz olduğumuz gibi.
Bırakın herkesin ne dediğini.
Hepsi aslında siz onlara değer verdiğiniz kadar var.
Duymadığınız görmediğiniz konuşmadığınız sürece hepsi sağır dilsiz ve kördür.
Bahaneleri de atın kenara.
Bugün hayatınızın dönüm noktası olsun.
Bugün hayatınızı birileri için kapattığınız o evden çıkarın.
İnsan içine karışsın.
Unutmayın kimse sizden değerli değil.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder