Kim sevmez ki.
Peki en sevdiğiniz hayvanı size sorsam cevabınız ne olurdu?
Köpek mi ? Kedi mi? Yoksa bir tavşan mı?
Cevabınız kuş değilse üzgünüm ama kendinizi tanımıyorsunuz demektir.
Aksi takdirde içinizdeki kuşun açıklamasını nasıl yapacaksınız ki?
İçimizde zaman zaman coşup havalanan zaman zaman dizginlemeye çalıştığımız zaman zamansa ölümüne sebep olduğumuz aslında kendi renklerimizde bir kuştan başka bir şey değildir.
Böyle düşünürsek kuşların kedilerden bile daha çok canı olduğunu söyleyebiliriz.
Keza çoğumuzun kuşunun çok kere kafesi tarafından boğularak öldürülüp her defasında hayata gözlerini yeniden açmışlığı var.

Hayatta başkalarına zarar vermemek adına ne çok katil oluyoruz aslında.
Ama ölen bizim kuşumuz olduğu için sorun değil.
Bizim nasılsa.
'Bizim' 'benim' gibi iyelik eki almış zamirlerden daha ikiyüzlü bir kelime bilmem.
'O benim dokunma!' cümlesiyle 'o benim ya bir şey olmaz'cümlesi arasındaki milyonlarca farkı bulun.
İlkinde bahsedilen şey ne kadar da özel hissederken ikincisi kendini ne önemsiz hissediyordur kim bilir.
Neyse ne diyorduk?
Kuş.
Genelde tüm gün hayalini kurduğunuz yatağınıza yattığınızda uykunuzu kaçıran, kanatlarıyla içinizi gıdıklayıp yorganın altında terlemenize sebep olan kuş.
Çok düşünen insanların kuşlarındaki kanat çırpış sayısı az düşünenlere oranla çok daha fazladır.
Düşünceler kuşun en önemli besin kaynağıdır.
Haliyle beslediğiniz kadar da güçlenir.
Gecenin bir yarısı içindeki kuşla savaşını kaybedip kalemine sarılmış biri olarak söylüyorum; bazen düşünmemek en iyisidir.
Öldürün, hiç ötmesin demiyorum tabi ama bazen görmezden gelmek iyidir.
Umursamadığınızı görünce bir yerden sonra o da illaki uyuyacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder