Hayatlarımızın yakınlığı, evlerimizi yakınlaştırdığı gibi bize de birbirimize benzer şekiller verdi zamanla.
Haftanın en az iki gecesi şanslıysak taburede oturabildiğimiz, ayaküstü yerlerde tattığımız lezzetler, sonrasında eve kadar yaptığımız yürüyüşler, hafif uykunun yarattığı farklı bir algı açıklığı ile ettiğimiz sohbetlerin ardından eve dönüşümüz..
Tüm ışıkların söndüğü bir saatte yine öyle bir gecede "hadi !" derken bulduk kendimizi.
Üzerimize ne bulduysak geçirdik ve on dakikaya köşede buluştuk.
Yol boyunca ondan, bundan konuştuk.
"Nasıl olacak bu işler İpek" dedi, cümlenin sonuna soru işareti koymayan bir sesle.
Güldüm. "Hallederiz" dedim sırtına hafifçe vurarak. Kaşlarını kaldırıp bana baktı ve güldü.
Konuyu değiştirmeye çalıştığını anlamayayım diye şaşırmış gibi yaparak devam etti.
"İnsanlar böyle yerlere niye gider hiç anlamıyorum !".
Söylerken sağ eli ile hafif derme çatma bir binanın ikinci katını işaret ediyordu.
Karanlıktan ve lens numaramın muhtemelen artık küçük geliyor oluşundan tam ismini okuyamasam da oranın bir "korku evi" olduğunu seçebiliyordum.
Daha öncesinde deneyimlemediğim için sitemkar cümlesindeki olumsuzluğa aksiyon göstermedim.
"Niye" kelimesinin "nasıl" anlamından çok "neden" anlamı ile ilgilendiğimi belli ederek "şöyle açıklayabiliriz belki .." dedim :
Hayatta her zaman hissetmediğimiz duyguları tek başına yaşadığımızda temiz havaya çıkmış gibi hisseder, derin bir nefes alırız.
Korku da bunlardan bir tanesidir.
Günlük hayatta korkuyu tüm canlılığı ile tek başına yaşayamadığımızdan beynimiz bu hisse alışık değildir. Bu yüzden de davranışsal olarak zihnimiz korkunun ana rengi ile boyandığında verdiği reaksiyona şaşırır ve hatta alışılmadık bu histen ilginç bir şekilde haz alırız.
Diğer bir deyişle insan, engelleyemediği fakat bünyesinde kaygı da yaratmayan bu duyguyu sever.
Farklı yoğunluktaki duyguların birbirine karışarak yeni duygular ortaya çıkardığını iddia eden Plutchik Teorisi de aynı şeyi söyler aslında.
Sekiz temel duygudan biri olan korku, farklı bir duygu ile karıştığında ortaya hep boğuk renkler çıkar.
Temel duygu, saf hali ile yaşandığında ise renk, her zaman daha canlı ve yaşanasıdır.
Karışmak, kelime anlamı gereği bulanıklık getirir insana.
...
Bugün günlerden cuma, saat gece on bir..
Arabayı kullanırken korkunun içimdeki tüm renklere karıştığını hissediyorum.
Az önce tüm gece için ne seyretsek planı yaparken yapılan bir açıklama, apar topar hazırlanan bir çanta, kaygı dolu gözler, bir daha ne zaman açacağımızı bilmeden kapattığımız kapı..
Başladığımız yere, "bir daha gidemezsek" kaygısı ile dönüyoruz bu gece.
Belirsizlik, insanı en çok karıştıran, karıştırdıkça rengini "umutsuzluk ve endişe"ye döndüren şeymiş bugünlerde anlıyorum.
Gece araba kullanmayı sevmesem de çok özlediğimi fark ediyorum.
Zihnim bulandıkça sağ ayağımla pedalı zorluyorum.
Yol boyunca aynı şarkıyı dinliyoruz.
Şarkı son kez bittiğinde sağ tarafıma dönerek ;
"Sahi nasıl olacak bu işler ?" diyorum.
Güzel bir gün olsun. 04/04/2020 - 01:08
Keyifle dinleyin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder