Rutinleri özler misiniz ?
Ben, hayatın rutinlerden sıyrılarak yaşanabileceğine pek ihtimal vermeyenlerdenim.
Rutin, hayatımızı sığdırdığımız cam bir fanus ise ara sıra oradan çıkmak yerine içerisini genişletip, pencereler açmak daha doğru gelir bana.
Çünkü alışkanlık haline getirilmeyen davranışlar daima "ara sıra"dır.
Oysa rutinler öyle mi ?
Zamanla fanusun içine almayı başardığımız her davranış, alışkanlık haline gelir ve "tek seferlik" handikabından kurtulur.
Aksi düşünce en sevilen yemek takımlarının misafire çıkarılması gibidir.
En değerli misafir biz iken ve kalıcı olarak gelmişken yemek takımlarını ısrarla çıkarmamak nedendir ?
Misafir, yalnızca geçici olan mıdır ?
Ağırlanmayı, az rastlanan mı hak eder ?
Sanmam.
Ben, devamlılığın stresi azalttığına inanırım.
Sürekli olarak zihnimizi farklı bir şeyler yapma isteği ile meşgul etmek, arayışta olmak, bulamayınca panik olmak, bulunca şevksiz olmak, yapılamayan şeyler için bahaneler aramak, bulmak, kızmak, kaçmak gibi her şey bizi memnuniyetsizliğe iten bir zincirin halkası.
Diğer bir deyişle insan, konfor alanının dışına ne zaman çıkmaya yeltenip dışarı baksa perdelerin griliğine aldanıp havayı boğuk görür. En iyisi evde oturayım der ve kendisini "zaten yağmur yağacaktı" diyerek avutur.
Oysa cevap anahtarı, yalnız üç kelimedir.
"Alışkanlık, tekrarla olur".
Ben, hayatı öyle yaşamaya çalışıyorum mesela.
Her ders çıkışında pervazda kahve içer müzik dinlerdim, hala her mesai sonunda aynı yerde bir şeyler içer, çoğunlukla müzik dinlerim.
Haftanın iki günü yazı atölyelerine katılırdım, artık drama ağırlıklı olsa da hala katılırım.
Takip ettiğim türler değişse de hala bazı dergileri okur, bazı Podcast'leri keyifle dinlerim.
Farklı tür sahne oyunlarını mutlaka sık sık dener, "denemeden bilemeyiz"i sıkça cümle içinde kullanırdım, hala öyleyim.
Belirli aralıklarla tek başıma seyahat planı yapardım, hala yaparım.
Gece yağmur yağarsa mutlaka yürüyüşe çıkardım, hala çıkarım.
Gibi gibi gibi..
"Hala" kelimesini sık kullanabiliyor olmak, sebat ve dayanç eşiğinin kırılmasıdır.
Geçmişi gözden geçirmek için bol bol fırsatımın olduğu bugünlerde hayatımın kendi içinde istikrarlı ve düzenli oluşu beni yaşama motive ediyor.
Bugünlerde rutinlerimi topladığım çemberi kendisine kesişim kümesi yapan insanları da birlikte kurduğumuz düzeni de çok özlüyorum.
Kendime söz olsun.
Her şey normalleştiğinde ilk iş, hangi şehirde olursa olsun , Yüzyüzeyken Konuşuruz konserine bilet alacağım ve onların, "yine aynı ton" dediği ses ile "dostlarııım hadi gidelim !" diyeceğim.
Sadece biraz sabır.
Güzel bir gün olsun. 28/03/2020 - 05:06
Keyifle dinleyin.
'İçimde bir sıkıntı var' dediğimde 'nasıl?' sorusuna 'bilmiyorum' diyemediğim gün yazmaya başladım. http://blog.milliyet.com.tr/cokkumralkadin
28 Mart 2020 Cumartesi
22 Mart 2020 Pazar
Kelebek Etkisi
Yazarken üst üste defalarca dinlediğim o şarkıyı okurken dinlemek güzel olabilir.
Keyifle dinleyin.
Kelebek etkisini iliklerimize kadar hissettiğimiz günler yaşıyoruz.
Bir yerlerde bir kanat çırpıldı ve etkisiyle çıkan fırtınada her birimiz sevdiklerimizden uzağa savrulduk.
Ayılmak üzere kahvemi içerken Dali'nin gözlerine daldım, ben onu izledim o bana baktı.
Yıllarca limon sandığım o ağacın portakal ağacı olduğunu fark ettim.
Bugün için seçtiğim şarkıyı komşuların dahi rahatlıkla eşlik edebileceği bir desibelde açtım.
Koltuğa yaslanarak gözlerimi kapattım ve dinlemeye başladım.
Olumlamaya inanır mısınız ?
Ben inanırım.
Hayatım boyunca gerçekten köşeye sıkıştığımı hissettiğim anlarda fark etmeden yaptığım sakinleşme metodudur.
Küçükken lunaparkta dönme dolaba her binişimde havada asılı kalmaktan korkardım.
Korkardım ama binmeden de duramazdım.
Korktuğum anlarda içimden şarkı söylemeye tam da o zamanlarda başladım.
Zamanla hayatın dönme dolaba benzerliğini gördükçe yüksekten korkmanın hayatımı ne kadar da zorlaştırdığını fark ettim.
Çünkü ne kadar çırpınırsam çırpınayım bir güç beni döndürmeye devam edecek ve bir gün tıpkı herkes gibi ben de en yüksekle sınanacağım.
İrademiz dışında, sıra geldiğinde bindirildiğimiz ve ne olursa olsun dönmeye bir an bile ara vermeyecek bir çarkın içindeyiz işte.
Binmekten korktuğumuz ama son durağa kadar gitmeyi de şans saydığımız bir çark.
Dik bir tekerlekten oluşan, dönen bu çarkın yorulduğu günler yaşıyoruz.
Taşıyamayacağı kadar yük mü bindirdik yoksa güzelleşeceğine olan inancımızla kenarlarına attığımız kesiler derin yarıklara mı dönüştü ?
O veya bu nedenle her birimizin koltuğu fırtınada kağıtmışcasına sallanıyor bugünlerde.
Aşağı bakmaktan, uyanmaktan, ayılmaktan özellikle de düşmekten deli gibi korkuyoruz.
Bilirsiniz işte hala yüksekte olan herkes, yükseklikten korkar.
Görmezden gelişimiz, tepkimiz, direnişimiz, toplumca rüzgara karşı yaptığımız bir savunma aslında.
Çünkü kabul etmek, her zaman arkasından alışmayı ve kanıksamayı getirir.
Toplumca alışmak istemediğimiz günler yaşıyoruz.
Fakat anlıyorum ki rüzgar durmayacak ve zamanla yalnızca adaptasyon süreçlerini tamamlayanlar rüzgara rağmen dönmeye devam edecek.
Güzel ülkemde direnişin savaşa, savaşınsa mutlak sona neden olacağına uyanışın biran evvel gerçekleşmesini dileyerek müziğin sesini biraz daha yükselttim, bir tütsü yaktım.
Ve sonra bağıra çağıra söyleyerek dans etmeye başladım.
Olumlama, dile getirmeyle ve inanmayla başlar.
İnanıyorum.
Şarkının da dediği gibi "söz veriyorum her şey çok güzel olacak"
Sadece biraz sabır. 22/03/2020 - 20:59
Keyifle dinleyin.
Kelebek etkisini iliklerimize kadar hissettiğimiz günler yaşıyoruz.
Bir yerlerde bir kanat çırpıldı ve etkisiyle çıkan fırtınada her birimiz sevdiklerimizden uzağa savrulduk.
Ayılmak üzere kahvemi içerken Dali'nin gözlerine daldım, ben onu izledim o bana baktı.
Yıllarca limon sandığım o ağacın portakal ağacı olduğunu fark ettim.
Bugün için seçtiğim şarkıyı komşuların dahi rahatlıkla eşlik edebileceği bir desibelde açtım.
Koltuğa yaslanarak gözlerimi kapattım ve dinlemeye başladım.
Olumlamaya inanır mısınız ?
Ben inanırım.
Hayatım boyunca gerçekten köşeye sıkıştığımı hissettiğim anlarda fark etmeden yaptığım sakinleşme metodudur.
Küçükken lunaparkta dönme dolaba her binişimde havada asılı kalmaktan korkardım.
Korkardım ama binmeden de duramazdım.
Korktuğum anlarda içimden şarkı söylemeye tam da o zamanlarda başladım.
Zamanla hayatın dönme dolaba benzerliğini gördükçe yüksekten korkmanın hayatımı ne kadar da zorlaştırdığını fark ettim.
Çünkü ne kadar çırpınırsam çırpınayım bir güç beni döndürmeye devam edecek ve bir gün tıpkı herkes gibi ben de en yüksekle sınanacağım.
İrademiz dışında, sıra geldiğinde bindirildiğimiz ve ne olursa olsun dönmeye bir an bile ara vermeyecek bir çarkın içindeyiz işte.
Binmekten korktuğumuz ama son durağa kadar gitmeyi de şans saydığımız bir çark.
Dik bir tekerlekten oluşan, dönen bu çarkın yorulduğu günler yaşıyoruz.
Taşıyamayacağı kadar yük mü bindirdik yoksa güzelleşeceğine olan inancımızla kenarlarına attığımız kesiler derin yarıklara mı dönüştü ?
O veya bu nedenle her birimizin koltuğu fırtınada kağıtmışcasına sallanıyor bugünlerde.
Aşağı bakmaktan, uyanmaktan, ayılmaktan özellikle de düşmekten deli gibi korkuyoruz.
Bilirsiniz işte hala yüksekte olan herkes, yükseklikten korkar.
Görmezden gelişimiz, tepkimiz, direnişimiz, toplumca rüzgara karşı yaptığımız bir savunma aslında.
Çünkü kabul etmek, her zaman arkasından alışmayı ve kanıksamayı getirir.
Toplumca alışmak istemediğimiz günler yaşıyoruz.
Fakat anlıyorum ki rüzgar durmayacak ve zamanla yalnızca adaptasyon süreçlerini tamamlayanlar rüzgara rağmen dönmeye devam edecek.
Güzel ülkemde direnişin savaşa, savaşınsa mutlak sona neden olacağına uyanışın biran evvel gerçekleşmesini dileyerek müziğin sesini biraz daha yükselttim, bir tütsü yaktım.
Ve sonra bağıra çağıra söyleyerek dans etmeye başladım.
Olumlama, dile getirmeyle ve inanmayla başlar.
İnanıyorum.
Şarkının da dediği gibi "söz veriyorum her şey çok güzel olacak"
Sadece biraz sabır. 22/03/2020 - 20:59
19 Mart 2020 Perşembe
Kaos
Sırtımdaki şiddetli ağrı ile alarmsız uyandım güne.
Boğuk hava, henüz erken diyor gibiydi. Saate baktığımda alarmın çoktan çalması gerektiğini fark ettim.
Zihnimde çalıp da ertelediğim diğer alarmlar gibi geç ayılışım için suçlayacak bir merci bulacaktım elbette.
Hazırlanıp attım kendimi sokağa.
Haftanın beş günü geçtiğim yolların bugünkü ıssızlığına anlam veremiyordum.
Yürürken bakışlarına çarptığım insanların yüzlerindeki korku, zihnimde günü daha da bulanık hale getiriyordu.
Işığı beklerken köşedeki büfenin rafına sıralanan gazeteler ilişti gözüme.
Güne yeni ayılmaya başladığımı idrak etmem dört saniyemi aldı.
Pandemi, güzel ülkemde hızla yayılıyordu.
Tüm güzelliği ile yaşanılan bir gecede ışığı tek tek yanan evleri tepeden izliyor gibiydim.
Yanan her ışık ya sönmezse sorusunu, akabinde bir daha gecenin güzelliğinde ay ışığını göremezsem endişesini akla getiriyordu.
Her yer ışığa boğulmuşken yüzümüze doğan güneşi fark edebilir miydik ?
Kahvaltılık bir şeyler almak üzere her zaman gittiğim, görece daha büyük olan markete girdim.
Dilimlenmiş ekmek ve peynirden birer dilim, yeşil zeytinden sekiz tane alıp kasaya yöneldim.
Kasaya doğru uzanan koridorun başından görünen, boylu boyunca uzanan rafların boşluğu, yaşanılan kaosa şiddetle işaret ediyordu.
Biraz daha yürüyünce alışveriş sepetlerinin bilumum erzak ve kağıt havlu ile doldurulduğunu görüyordum.
Etimolojik olarak bakıldığında mitolojide "boşluk" anlamına gelen "kaos", bugünkü anlamına belki de "bilinmez"liğinden yuvarlanmıştır diye geçirdim içimden.
Kasaya varana dek insanların düştüğü boşluğu, yaşama isteklerini, ölüm korkularını, belleklerinin arka sekmesinde oynamaya devam eden felaket senaryolarını izledim.
Korkunçtu.
Umursamadığımı sansam da insanların nefes alıp verişlerinin normalliğini ölçmeye çalıştığımı fark ettiğim gibi attım kendimi dışarı.
Saçlarımı düzeltip pardesümün kuşağını biraz daha sıkıştırdım.
İş yerine doğru yürümeye devam ederken her gün karşılaştığım kişileri etrafta göremeyişim içimdeki obsesyonu, yalnız kalma korkusu paranoyamı, filmin devam serisinin olma ihtimali ise kronik şüpheciliğimi tetikliyordu.
Her sabah beslerken gözlerinin arasından öptüğüm, dişlerimi kamaştıran hayvanlara dokunmaktan çekindiğimi fark ettim. Bir tuhaflık olduğunu sezdiklerinde mahzunlaştılar.
Yürümeye devam ettim..
Biraz ileride mesafeli duran, birbirlerini anlamak için çaba sarf eden sevgililer gördüm.
Yakınlarımın bile yanaklarını sıkarak severken ben, dokunmadan yaşayabilir miydim gerçekten aşkı ?
Kafamı çevirip yürümeye devam ettiğimde şiddetle esen rüzgara rağmen bir kuşun dalda kalmaya olan inadına şahit oldum.
Uçmak için havanın sakinleşmesini bekliyordu.
İstediğini alma konusundaki kararlılığından mı yoksa uçarsa savrulacağı korkusundan mı bunu yapıyordu asla bilemeyeceğim.
Ama günün sonunda rüzgar sakinleşecek ve o, havada süzülmeye devam edecekti.
Tıpkı bizim gibi.
Sadece biraz sabır.
Güzel bir gün ve biz yaşıyoruz. 19/03/2020 - 15:55
Keyifle dinleyin.
Korkunçtu.
Umursamadığımı sansam da insanların nefes alıp verişlerinin normalliğini ölçmeye çalıştığımı fark ettiğim gibi attım kendimi dışarı.
Saçlarımı düzeltip pardesümün kuşağını biraz daha sıkıştırdım.
İş yerine doğru yürümeye devam ederken her gün karşılaştığım kişileri etrafta göremeyişim içimdeki obsesyonu, yalnız kalma korkusu paranoyamı, filmin devam serisinin olma ihtimali ise kronik şüpheciliğimi tetikliyordu.
Her sabah beslerken gözlerinin arasından öptüğüm, dişlerimi kamaştıran hayvanlara dokunmaktan çekindiğimi fark ettim. Bir tuhaflık olduğunu sezdiklerinde mahzunlaştılar.
Yürümeye devam ettim..
Biraz ileride mesafeli duran, birbirlerini anlamak için çaba sarf eden sevgililer gördüm.
Yakınlarımın bile yanaklarını sıkarak severken ben, dokunmadan yaşayabilir miydim gerçekten aşkı ?
Kafamı çevirip yürümeye devam ettiğimde şiddetle esen rüzgara rağmen bir kuşun dalda kalmaya olan inadına şahit oldum.
Uçmak için havanın sakinleşmesini bekliyordu.
İstediğini alma konusundaki kararlılığından mı yoksa uçarsa savrulacağı korkusundan mı bunu yapıyordu asla bilemeyeceğim.
Ama günün sonunda rüzgar sakinleşecek ve o, havada süzülmeye devam edecekti.
Tıpkı bizim gibi.
Sadece biraz sabır.
Güzel bir gün ve biz yaşıyoruz. 19/03/2020 - 15:55
Keyifle dinleyin.
10 Mart 2020 Salı
Zaman
İnsan, anlaması güç, tehlikeli bir mekanizma.
Her şeyden, herkesten kendini sıyırıyor, hislerine bile dirençle "ben" diyor.
Biri çıktı ve hararetli bir tartışmanın ortasında "ne ara böyle basit konuları kendine dert eder oldun" dedi yüksek sesle.
Kaskatı kesildim.
Tokat gibiydi, hala acır.
İnsan kendisi için hayat durduğunda başkası için de dünya dönmesin istiyor.
Döndüğünü fark ettiği anda indiriyor tüm vitrinlerini, içerinin ağır kokusu kaplıyor etrafı.
Bencillik işte.
Fakat aynı insan yolunda gitmeyen şeylere alışmaya başladığında döndürüveriyor yine dünyasını, sanki az önce tüm öfkesiyle etrafındakileri boğan o değilmişcesine.
Sahi bencillik mi bu yaptığım ?
Dönüyor mu dünyam son 1 yıl 3 ayı hiç yaşamamışım gibi ?
Yoksa kendi kendime saklambaç mı bu oynadığım ?
Kendime yakalanırsam oyun biter diye mi asla bulunamayacağım yerlere saklanır oldum ?
Haklıysa eğer, her gece gördüğüm kabuslar neden ?
Ne çok bilinmeyenli denklem, parçalar halinde bütün bir yazı bıraktım geceye.
Sarılmak sakinleştirir, birleştirir, güçlendirir. O yüzden tüm davranış biçimlerinden çok hissettirir sevgiyi.
Sevdiklerinize sıkı sıkı sarılmayı ertelemeyin.
Yarın varmışcasına yaşamak, bugünü kaybetmeyi kabul etmektir. 10/03/2020 - 00:06
Keyifle dinleyin.
Her şeyden, herkesten kendini sıyırıyor, hislerine bile dirençle "ben" diyor.
Biri çıktı ve hararetli bir tartışmanın ortasında "ne ara böyle basit konuları kendine dert eder oldun" dedi yüksek sesle.
Kaskatı kesildim.
Tokat gibiydi, hala acır.
İnsan kendisi için hayat durduğunda başkası için de dünya dönmesin istiyor.
Döndüğünü fark ettiği anda indiriyor tüm vitrinlerini, içerinin ağır kokusu kaplıyor etrafı.
Bencillik işte.
Fakat aynı insan yolunda gitmeyen şeylere alışmaya başladığında döndürüveriyor yine dünyasını, sanki az önce tüm öfkesiyle etrafındakileri boğan o değilmişcesine.
Sahi bencillik mi bu yaptığım ?
Dönüyor mu dünyam son 1 yıl 3 ayı hiç yaşamamışım gibi ?
Yoksa kendi kendime saklambaç mı bu oynadığım ?
Kendime yakalanırsam oyun biter diye mi asla bulunamayacağım yerlere saklanır oldum ?
Haklıysa eğer, her gece gördüğüm kabuslar neden ?
Ne çok bilinmeyenli denklem, parçalar halinde bütün bir yazı bıraktım geceye.
Sarılmak sakinleştirir, birleştirir, güçlendirir. O yüzden tüm davranış biçimlerinden çok hissettirir sevgiyi.
Sevdiklerinize sıkı sıkı sarılmayı ertelemeyin.
Yarın varmışcasına yaşamak, bugünü kaybetmeyi kabul etmektir. 10/03/2020 - 00:06
Keyifle dinleyin.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)