Kendini nereye ait hissediyorsun ?
Duvarında asılı duran fotoğrafa bakarken sabitleyebilir misin hayatını ?
Benim evimde sokak kapısını açar açmaz yere kadar uzanan cam bir kapı çarpar göze.
İşlevini yerine getirmeye pek de niyetli olmayan beyaz tül perde, kenarda sallanır hep.
Perdeleri de duvarları da oldum olası sevmem zaten.
Yörüngeme girmiş insanları, perdesiz camların önünden yürütür, tüm davranış şekillerimi, abuk subuk huylarımı, saçma sapan takıntılarımı gizlediğim albümlere sürüklerim.
Bir kısmını doldurmuş olan fotoğrafların kimisinden utanır, "hızlı geçelim bunları" derim, içten içe duralım burada denmesini dileyerek.
Kimisinin hakkında konuşmak hiç istemezken kimisinden uzun uzun bahseder, "farkındayım" derim.
Fotoğrafları tek tek inceleyip çözmeye başlayan herkes, albümden bir fotoğraf seçerek anlatır beni.
Hep böyle değil midir ?
Ya neşen yüksektir ya da agresyonun, her ikisi birden olman mümkün değildir. Çünkü keki ya vanilyalı seversin ya kakaolu.
Kimisi tüm fotoğraflara bakar kararsızlaşır, kimisi ise ön yargılıdır "bu kadarı yeterli" der tahammülsüzce.
Sonuçta her biri, seçtiği fotoğrafı kendi yöntemleriyle çerçeveleyip asar duvarına.
Kendince alelade bir şekilde yaptığı bu seçimin senin manzaran olduğunu unutur çoğunlukla.
Her sabah bu manzaraya uyandığını ise zaten umursamaz.
Yine de duvarları izlemekten hoşlanırım ben.
Her bakışım kendime büyüteç tutuyormuş hissi uyandırır.
Genelde varlığını bildiğim her detaya farklı bir perspektiften odaklanırım.
Törpülemeye çalıştığım yönlerimi ısrarla duvarda gördükçe de yılgınlığa düşer, fotoğraflara alt metin yazmaktan vazgeçerim. Zaten keki de karışık severim. 29/06/2020 - 00:09
Güzel bir gün olsun.
Keyifle dinleyin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder