Özellikle çocukluğumda sorduğum 'neden' ile başlayan sorularım..
Bugünlerde yeni yeni o soruların cevapsız kalışına anlam verebiliyorum.
Cevapsız kalıyordu çünkü gördüklerim bir sorunun sebebi değil zaten cevabıydı.
Mesela, şimdilerde o kızı ne zaman görsem 'neden' ile başlayan tüm sorularıma on sekizli yaşları cevap veriyor.
Bundan bilmem kaç yıl öncesine ait dikdörtgen bir masada ders çalışırken beliriveriyor hafızamda.
Daha o zamanlarda, kaleminin ucuyla tahta masaya seri vuruşlar gerçekleştirirken bir balondan bir de uzaklardan bahsederdi.
"Uçsam" derdi.
Aradan yıllar geçti ve ben bugün o balonun tek kişilik olduğunu anladım.
O evden yalnızca ceplerine sabır doldurduğu ceketini alıp çıkmadığını fark ettim.
Boğazına düğüm olan her şeyi birleştirip omuzlarına halat yapmıştı.
O halat her adımında ağırlaşıyor ve kamburu oluyordu.
Ona baktığımı fark etmediği anların birinde gözlerini kırpmadan,tek bir ana odaklanmışken, tırnaklarını kemiriyordu.
O an 'ruhu kaygan bir mermer olanlardan olsaydın keşke sen de' diye geçirdim içimden.

Oysa sen de süngerleşenlerdendin işte...
Gözlerinden belliydi.
Ruhunun makineden çıkartılıp kurumaya askıda bırakılmasına gönlün razı olmadığı için bugün şefkatle yıkanıp sevgiyle kurutulmayı bekliyorsun.
Bilmem, belki bu yazıyı okuyorsun.
Belki de senden bahsettiğimi anlıyorsun.
Belki aklının ucundan bile geçmezken içimden geçenlere tanık olup şaşırıyorsun.
Belki daldığın kara delikte beliren bir el olurum belki de kaybolurum.
Kim bilir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder