29 Haziran 2020 Pazartesi

Çerçeve

Kendini nereye ait hissediyorsun ?
Duvarında asılı duran fotoğrafa bakarken sabitleyebilir misin hayatını ?
Benim evimde sokak kapısını açar açmaz yere kadar uzanan cam bir kapı çarpar göze.
İşlevini yerine getirmeye pek de niyetli olmayan beyaz tül perde, kenarda sallanır hep.
Perdeleri de duvarları da oldum olası sevmem zaten.
Yörüngeme girmiş insanları, perdesiz camların önünden yürütür, tüm davranış şekillerimi, abuk subuk huylarımı, saçma sapan takıntılarımı gizlediğim albümlere sürüklerim.
Bir kısmını doldurmuş olan fotoğrafların kimisinden utanır, "hızlı geçelim bunları" derim, içten içe duralım burada denmesini dileyerek.
Kimisinin hakkında konuşmak hiç istemezken kimisinden uzun uzun bahseder, "farkındayım" derim.
Fotoğrafları tek tek inceleyip çözmeye başlayan herkes, albümden bir fotoğraf seçerek anlatır beni.
Hep böyle değil midir ?
Ya neşen yüksektir ya da agresyonun, her ikisi birden olman mümkün değildir. Çünkü keki ya vanilyalı seversin ya kakaolu.
Kimisi tüm fotoğraflara bakar kararsızlaşır, kimisi ise ön yargılıdır "bu kadarı yeterli" der tahammülsüzce.
Sonuçta her biri, seçtiği fotoğrafı kendi yöntemleriyle çerçeveleyip asar duvarına.
Kendince alelade bir şekilde yaptığı bu seçimin senin manzaran olduğunu unutur çoğunlukla.
Her sabah bu manzaraya uyandığını ise zaten umursamaz.
Yine de duvarları izlemekten hoşlanırım ben.
Her bakışım kendime büyüteç tutuyormuş hissi uyandırır.
Genelde varlığını bildiğim her detaya farklı bir perspektiften odaklanırım.
Törpülemeye çalıştığım yönlerimi ısrarla duvarda gördükçe de yılgınlığa düşer, fotoğraflara alt metin yazmaktan vazgeçerim. Zaten keki de karışık severim. 29/06/2020 - 00:09

Güzel bir gün olsun.
Keyifle dinleyin.

19 Haziran 2020 Cuma

Bu Günler (9)

Bu günlerin sonuna doğru bir akşam telefonuma gelen fotoğrafı görünce daha önce hiç tatmadığım bir duygu ile tanıştım.
İnsan, yakın bir arkadaşının anne olacağını öğrendiğinde nasıl hissetmeli ?
Durgunlaştım ama heyecanlandım da aynı zamanda.
"Ne ara biz.." falan diyecek oldum, boş ver dedim sonra kendi kendime.
Susam tanesi kadar deyişiyle kendimi mutfakta susam torbasını ararken buldum.
O kadar küçük olduğuna anca görürsem inanacaktım çünkü.
Buzdolabının kapağına ağzı büzüştürülerek sıkıştırılmış torbayı çıkardım.
Küçük bir susam tanesine küçük olduğu için şaşırabilirmiş insan.
Ertesi gün yanına gitmeden önce üzerinde bulutlar olan mavi beyaz uzun kollu bir bebek tulumu aldım.
Susam tanesi kadar olmasa da çok küçüktü, içinde bambaşka bir yaşam formu var olacakmış gibi hissettim.
Yanına gidene kadar ara ara sürekli yan koltukta poşetin içinden gözüken tuluma baktım, radyoda nefis analog bir kayıt çalıyordu.
Dünkü durgunluğumun yerini neşe almıştı.
Yanına vardığımda heyecanla poşetin içinden tulumu çıkarıp ona gösterdim.
İkimizin de gözleri doldu.
Sarıldık uzun uzun.
Demek ki her hissin insan bünyesinde bir olgunlaşma dönemi varmış.
Biraz sakinleşince "erkek olacağını mı düşünüyorsun" dedi tedirgin ve hafif buruk bir sesle.
Seçerken hiç öyle düşünmemiştim ama tulumun mavi olması istemsizce bunu sorgulamaya itiyordu onu.
Çünkü bebeğe renk giydirmek, toplumu esir almış bir klişeydi.
En son kajuyu sahiplendiğimde etrafımdakilerin yersiz "kara kedi" batılını bu şekilde püskürtmeye çalışmıştım.
Aynı hissin farklı tonuydu.
Kendimi açıklamaya çalışmadım, "sağlıklı olsun yeter" demekle yetindim.
Eve döndüğümde kendimi yorgun hissediyordum.
Koltuğa uzandığımda kara kedim patisini yanağıma koydu.
Bana hep şans getirdiği için teşekkür ederek öptüm patisini, yanıma yattı.
Radyoda çalan kaydı yeniden dinleyelim istedim, bu sefer çok da güzel gelmedi. 19/06/2020 - 01:46

Güzel bir gün olsun.
Keyifle dinleyin.