Bu sabah uyandığımda başımda dindiremediğim bir ağrı vardı.
Ağrı kesicinin etki edemeyeceğini bildiklerimdendi.
Hayatım boyunca böyle şiddetlisini yaşadığım olmamıştı.
Hayatım demişken biraz kendimden bahsedeyim en iyisi size.
Manisa'nın Akhisar ilçesinde doğup büyürken hayallerini de beraberinde,içinde bir çiçek gibi büyütmüş,annesinin tazecik fidanı,babasının biricik kızıyım ben.
Ya da öyleydim düne kadar...
Bakmayın di'li geçmiş zamanı cümle içinde kullanmak için çok gencim aslında.
Üç tarafı denizlerle kaplı bir yerde,dört tarafı öfkeyle kaplı insanlar arasında boğulmamaya çalışarak geldim bugünlere.
Ya da gelmiştim işte...
Sistem tarafından acımasızca işkenceye maruz bırakılan demokrasinin ve yanında saçından tutup gezdirdiği eşitliğin gözlerimin önünde can çekişini ağlayarak izledim ben.
İşkence tatmin edicidir.Ama tatmin kelimesini çıkarırsak eylemin iç boşalır.
Uğradığı işkenceyle yüzü gözü dağılmış bir düzenin içinde hayatta kalmaya çalışan,aksayarak yürüyen hayatımın tutunduğu koltuk değneğiyim ben.
Değneğiydim daha doğrusu...
Yaşıtlarımın alev alev yanmasına da tanıklık ettim namus adı verilmiş tuzağın içine acımasızca bırakılışına da.
Onlar için sokaklarda da yürüdüm.
Çığlıklar da attım.
Kızdım da.
Yeri geldi sövdüm de.
Ülkem için tencere tabak da kaldırdım ben.
Hayallerimin,arzularımın,planlarımın arasına başka hayatlar da sığdırmaya çalıştım.
Bir gün kendim olarak yaşamak,yaptıklarımla anılmaktı en büyük hayalim.
Sesimi duyurduğumda nefes aldığımı,yaşıyorum diyebildiğimi görün istedim.
Din adı verip arkasına saklandığınız hatta sakladıklarınız yüzünden bugün soğuk bedenim.
Yozlaşmayı ete kemiğe büründürüp çocuklarınıza aşıladığınız için yirmi dört saat önce ateşi her zerremde hissettim ben.
Hani bana bahşedilmiş bu hayatı bahşedenden başkası alamazdı?
Hani kaderdi.
Hani günahtı.
Hani namustu.
Hani Kur'andı,kitaptı.
Bedenimi ateşe verirken hangisini düşündün?
Mini etek giydiğimden mi toprağın altında şu an bedenim?
Topuklarıma mı bileklerime mi karşı koyamadın?
Söyle bu sefer neydi günahım?
Hangi öfkeydi benden çıkan?
Hangi bastırılmışlık,sindirememişlikti?
Nasıl bir nefretti bu içindeki?
Nasıl böylesine dönebildi gözün?
Gözümü sonsuzluğa kapattığım anki fotoğraf karesinden yaşayabilsen keşke hayatı.
Üç tarafı denizlerle kaplanmış bu kara parçasının içinde yaradanın verdiği canımı iki kere düşünmeden elimden alıp en büyük şirki koşmuşken sen, rahat uyuyabildin mi dün gece?
Ben kim miyim?
Adımı henüz bilmiyorsunuz ama bana kısaca Özgecan diyorsunuz.
Şimdi bildiniz değil mi?
Ben hayalleriyle,umutlarıyla,yarınlarıyla birlikte ateşe verilip üstü toprakla kapatılmış onsekiz yaşındaki o kızım...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder