16 Şubat 2020 Pazar

Merhaba yeni hayat

Edit :

16/02/2020 tarihinden bildiriyorum.
2016 yılında yazdığım yazıdan tam 38 gün sonra radikal bir şekilde İzmir'de yaşamaya karar verdim.
Ya da bir güç beni zorla oraya sürükledi ve ben adına tesadüf dedim.
Radikal kararlar deprem gibidir, derinliği kabuklarınızı, büyüklüğü hayallerinizi kırar.
Önemli olan kırılmanın hangi noktadan gerçekleştiğidir. Bilirsiniz işte hayallerin büyüklüğü, vereceği haz ile doğru orantılı olmayabilir.
Daha dinamik bir hayatı kendime oksijen odası yapacakken daha çekirdek bir hayat tuttu elimden.
Mesleği icra etmenin birilerinin hayatına dokunmak için yeterli olmadığını annemden öğrenmiştim.
Öğrendiklerimi uygulayabilmek için harekete geçtim ve hayat ile aramda yeni yollar, köprüler inşa etmeye başladım.
Çocukların güzel kalplerinden öptüm.
Sevdim.
Yeni hayatım bana oksijen odasının "sevdiklerimin kalp atışı" olduğunu ve başımı yaslayıp o sesi dinleyerek nefes alabileceğimi öğretti.
Rahat bir nefes alabilmeyi özlüyorum bugünlerde.
Sınavları oldum olası sevmem, kaygı bozukluğu yaratır bende.
Bu yazıyı iki sene sonra yeniden düzenleyeceğim ve nefeslerimin artık daha düzenli olduğunu size uzun uzun anlatacağım.

Güzel bir gün olsun.
https://youtu.be/OZYw0MQp_fI

09/07/2016
Aylar önce bir yazı yazmıştım şanssız mıyım bahtsız mı diye.
Birkaç ay insanın ayarlarıyla oynayabilmesi için de ekran parlaklığını arttırabilmesi için de yeterli bir süreymiş.
İnsan özellikle de hayatındaki dönemeçlerde olabildiğince karartıyor ekranını.
Bilirsiniz işte 'burayı dönünce nelerle karşılaşacağımı bilmiyorum' sorunsalı iç kemirirken insan enerji dolu olamıyor.Haliyle enerji tasarrufu da kaçınılmaz oluyor.
Her neyse...
Kepi fırlatıp dört yılımı biriktirdiğim evi kolilere ağlaya ağlaya doldurduktan sonra kafamda cevabını nereye koyduğumu bulamadığım sorularla baş başa kaldım.
Cevabını bulmak ümidiyle kaldırdığım her taşın altından başka sesler çıktı ve bir araya geldiklerinde her telden çaldılar.
Hepsine minnettarım çünkü her biri benim için bırakılmış birer ipucuydu.
Onları birleştirip şifreyi çözmem gerekiyordu.
Tek yudum almadan ellerimin arasında soğuyan kahveyi aniden itip telefonun tuşlarına bastım.
Telefonun diğer ucundaki güven dolu o sese doğru "ben ne yapacağımı bilmiyorum, delirmek üzereyim.Şimdi bana neyi yap dersen onu yapacağım" dedim.
Bunu söylerken uzun zamandır olmadığım kadar ciddiydim ve bunun farkındaydı.
Kısa bir sessizliğin ardından tereddütsüz bir şekilde yapmam gereken şeyi söyledi.
Telefonu kapattım ve aylar öncesinde yaz dönemi için görüşmeye gittiğim hukuk bürosuna bir mail yazdım.
İçeriği tamamladıktan sonra alıcı ve konu kısmını bir kez daha kontrol ettim, her şey eksiksiz gibi görünüyordu.
Tam o anda telefonumda kayıtlı olmayan bir numaradan gelen çağrı ile irkildim.
Banka numarası gibi duran bu çağrıya cevap vermek ve vermemek arasında kısa bir tereddütün ardından yeşil tuşa bastım..
Karşımdaki ses kendini tanıtırken şaşkınlığımı gizleyemiyordum.
Bilgisayar ekranındaki yeni iletimin alıcısı olmaya hazırlanan o kadın şimdi sesiyle kulağımda, içimde yankılanıyordu.
Mucizelere inanır mısınız ?
Ben inanırım. Bu yüzden tesadüfler sıradan değildir benim hayatımda.
Mucizenin adı inanırsanız tesadüf inanmazsanız kader olur.
On beş dakika önce kararlı bir şekilde "orası iyi bir büro, bu fırsatı kaçırma git ve dene bence" diyerek kapattığım o telefon konuşmasını yapmamış olsaydım çalan telefona verdiğim cevap bambaşka olacaktı ve şu an çok başka bir yola dönmüş olacaktım.
Şimdi ise dönüşümü tamamlamış, ekran parlaklığımı arttırmış bir şekilde bavulumu topluyorum. Galiba ben avukat oluyorum.
Karşınıza çıkan insanları, gülüşlerini, seslerini, bakışlarını hafife almayın.
"Geçti gitti" hayatın içinde kurulabilecek en acıklı cümledir.
Geçmedi gitmedi de...
Hayat garip. Bir güç bizi zorla oraya sürüklüyor ve biz adına tesadüf diyoruz.
Yarın, hayatınızı alıp havalara fırlatsın. Adı tesadüf olsun ve siz yaşayın.
https://www.youtube.com/watch?v=8jTyKk8IrAo

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder