Karşıma çıkan bir yazı ile geçiyorum bu sefer masa başına.
"Haftanın ilk günü bitti bile !"
Haftanın ilk günü, nisan ayının son günü bitti.
Daha dün ilk gününü kutladığım 2018 yılının dördüncü ayı,
Annemin emekliliğinin, mezuniyetimin, İzmir'in ikinci yılı,
Dedemi kaybedişimin altıncı, küçük kuzenimin hayatıma girişinin beşinci yılı,
Kendi içimde başladığım savaşın ise tam on üçüncü yılı bitti..
Bir an evvel akşam olsun, hafta sonu gelsin, bilmemkaç ay geçsin derken hiç geçmeyecekmiş hissi yaratan "an"lar buhar olup uçuyor.
Buharlaşan her "an" içimde nemleniyor.
Gözümü kapattığımda gülüşü ve sarılışı ile capcanlı karşımda duran insanların teker teker buharlaşıyor olması ise bulutlarımı karartıyor.
Yoğunluktan kapkara olan bulutlarım huzursuzca içimde dolanıyor.
Güneş böylesine yakıcı olmasaydı, belki de bu kadar erken buharlaşıp yok olmazlardı.
Güneş bu kadar yakıcı olmasaydı, insanın kendine gebeliği de böylesine sancılı geçmezdi belki.
Kuraklaşıyorum..
Kendimi bulamadıkça sancılanıyorum ve her sabah doğmayı umarak uyanıyorum.
Bugün de yağmur yağmıyor..