Aslında zaman geçtikçe,ayaklarım yere bastıkça yerli yerine oturacak diye beklediğim hayallerim giderek daha da ulaşılmaz oluyor sanki.
Ben mi onlardan uzaklaşıyorum yoksa onlar mı zihnimde her geçen gün daha da büyüyor bilmiyorum.
Bugünlerde hayrete düştüğüm şey ise bir hayalin nasıl oluyor da bu kadar çabuk plana dönüşebiliyor olması.
O planımın yine aynı çabuklukta gerçeğim olması.
O gerçeğin ise kendini her geçen gün 'keşke'nin kollarına daha da çok bırakışı.
Keşke zamanı durdurabilsem...
***
O gerçeğin ise kendini her geçen gün 'keşke'nin kollarına daha da çok bırakışı.
Keşke zamanı durdurabilsem...
***
İstanbul'a ilk gelişim.
O metrobüste ilk dinlediğim şarkı.
Okulun kapısından ilk girişim.
Rektörlüğün cam merdivenlerinde ilk sallanışım.
'Kesin düşerim ben burada' derkenki gülüşüm.
İlk ayrılığım.
Evimden ayağımın bir kez çıkışı.
Yurt odasında tek başıma geçirdiğim ilk yılbaşı.
'Çeşit çeşit insan var'ı kalıp halinde ilk kez cümlelerime serpiştirişim.
Her birine hayretle bakarken kimine hayran kalışım.
Canımın içi, hazırlık arkadaşım.
Aslım.
Şimdilerde ev arkadaşım.
Fakülteye başlayışım.
Her geçen gün daha da çok yalnızlığa alışıp ayakta durabilişim.
İlk kez 'ben buradayım' deyişim.
Kendi içimde başardıklarım.
Hayatıma girenler.
Çok durmayıp çıkanlar.
Çıkarken bir parçamı yanına alanlar.
Arkasına bakmayanlar.
Bakamayanlar.
Konuşanlar.
Gülenler.
Gözleriyle konuşanlar.
İçleriyle gülenler.
Yaparım diyenler.
Vazgeçenler.
Kaçanlar.
Hiç gitmeyenler.
İlk kez kapısını çalmadan girdiğim ev.Evim.
İlk kez yaptığım mutfak alışverişi.
İlk kez alarm çalmazsa diye korktuğum gece.
İlk kez alarmla başladığım bir gün.
Tüm ilklerimin son senesiymiş hissi.
O rektörlüğün merdivenlerinde çok düşer gibi oldum.
Ama hiç düşmedim.
Bu şehirden çok bıkar gibi oldum.
Ama hiç bıkmadım.
Bu şehirden çok bıkar gibi oldum.
Ama hiç bıkmadım.
Kurtulmak için bazen çok dua ettim.
Ama hiç bitsin istemedim...